İnsan beyni kognitif fonksiyonlar açısından stabil olmak ister, diğer bir deyişle sorunları bir an önce çözüp, çözüm sürecindeki kargaşanın bitmesini ister ama aynı zamanda bulduğu cevabın tatmin edici olması şarttır. Herhangi bir sorun veya problem ile karşılaştığında, onu çözene kadar sistemindeki tüm birimleri kullanır. Kişinin o ana kadar ki gelişim sürecine bağlı olarak kullandığı birim sayısı değişecektir. Eğer entellektüel düzeyi düşükse çözüme ulaşması daha kısa olacaktır. Entellektüel olarak gelişmiş ve yüksek düzeye çıkmış kişilerde devreye giren birim çok daha fazla olacağından sorunu ve problemi çözmek için daha fazla sorgulayacak, tatmin olması daha uzun zaman alacaktır. Ama çözümleri daha akılcı, daha gerçekçi ve daha doğru olacaktır.
Daha düşük entellektüel kapasiteli bireyler daha kestirme yollar ararlar, aksi takdirde beyinleri gerçekten zorlanır ve onları sıkıntıya sokar. Bu nedenle sorgulamazlar. Otoritesini kabul ettiği diğer bireylerin (hoca, öğretmen, dini lider, aile büyükleri, politik lider vb) sorun hakkındakini yorumlarını olduğu gibi kabul eder ve böylece tatmin edici hızlı bir çözüme ulaşmak, beynin düşünsel fonksiyonlarının kısa sürede dengeli ve sakin bir sürece getirmek için fazla çaba harcamak zorunda kalmazlar. Çünkü ne olursa olsun beyin kendi kapasitesinin üstünde bir yükle karşılaştığında kişiyi ciddi derecede sıkıntıya sokar.
İşte bu nedenle genelde kitleler düşünüp sorgulamak yerine sunulanı kabul ederek hayatlarına devam eder. Bunu, çoğu zaman bilinçsizce ve planlamadan, fark eden kişiler diğerlerini istedikleri gibi yönlendirip, dediklerini kabul ettirirler. Artık burada o toplumun şansı söz konusudur. Eğer lider kişi olumlu özelliklere sahip biriyse o topluluğu yukarılara taşıyabilir ama bencil, çıkarcı bir kişiyse etrafındaki yakın çevresi de bu tip insanlardan kurulur ve topluluk kendilerini yönetenlerin tebası haline gelir. Bu nedenle en doğrusu topluluğun kendini düşünsel anlamda geliştirmesi, okuması, sorgulaması ve bu şekilde oluşturulmuş kurumları hayata geçirmesidir. Böylece kendilerini kandırarak, çıkarlarına alet olacakları kişilerden uzak kalabilirler. Aksi takdirde hiçbir sistem veya kural, kanun onları “kullanılmaktan” koruyamaz. Çünkü beynin bir an önce “sakin konum”a geçme isteği kişinin elinde olmayan, fizyolojik bir gerekliliktir.