İnsan bedeni bir donanımdır. Hatta insan beyni bir donanımdır, beden beynin varlığını sürdürebilmesi ve işlevlerini yerine getirebilmesi için tasarlanmış bir araçtır. Kişilik, duygu ve düşünceler, yani insanı insan yapan her şey ise yazılımdır.
Fizyoloji, insan bedeninin normalde nasıl işlediğini inceleyen bilim dalı, duygu ve düşüncelerin nasıl geliştiğini, bedende nasıl etkilerini olduğu açıklayabilse de bunların nasıl oluştuğunu açıklayamıyor. Bunun temel nedeni düşünce ve duyguların fizyolojik bir işlev olduğunun sanılması. Halbuki duygu ve düşüncelerin beyin üzerinde çalışan bir yazılım olduğunu anlamadan beynin de içinde bulunduğu merkezi sinir sistemi fizyolojisi kavranamaz.
İnsan bedeninin bana göre temel ve tek işlevi beynin varlığını sürdürebilmesini sağlamak. Doğarken bu temel işlevi yürütmek için gerekli öğelerle donatılmış. “Ben” diye tanımladığımız aslında donanım olan beyin üzerinde kurulu ve gelişen bir yazılımdır. Doğduğumuz andan itibaren kendi kendini geliştiren bir yazılım. Böylece yıllar içinde beyin üzerinde kodlanan yapı zamanla gelişir, değişir, etraftan gelen uyarılarla ve yaşanan tecrübelerle şekillenir. Bilgisayarlar ve makineler organik kökenli omayan element ve maddelerden oluşur ve elektrik enerjisini kullanır. İnsan beyni ise organik element ve bileşiklerden oluşan yapılardan, hücre ve dokulardan oluşur. Yine elektriksel bir enerji kullanır, sadece bunu üretmek için fiziki değil kimyasal süreçler vardır.
Kişilik, karakter, yapı, mizaç, duygular, hisler, düşünceler, akıl olarak tanımlanan bir çok insana ait özellik bu yazılımın bir parçasıdır. Ben bunların tümünü İnsan Bedeni İşletim Sistemi (İBİS) olarak tanımlıyorum. Sadece kodlama dilinin tam olarak ne olduğunu aydınlatabilmiş değiliz. İBİS kodlama dilini çözersek çığır açan bir buluşa imza atmış oluruz. O zaman insanlar kapasitelerinin tamamını kullanabilir, yeni öğrenme metotları tanımlanabilir, insanları gelişmekten alıkoyan bir çok sorun giderilebilir ve hatta bedensel hastalıkların teşhisi için hızlı, basit ve etkin bir yöntem tanımlanabilir.
Mutlaka donanımın kapasitesi yazılımın etkinliğini belirleyecektir. Yaşamda bunun örneklerini görüyoruz. Mesela zeka donanımın kapasitesini tanımlayan bir kavramdır. Bu potansiyeli kullanmaya ise akıl diyoruz ki bu direkt yazılımla alakalıdır. Çok güçlü bir bilgisayar aldığınızı düşünün ama bunu 10 yıl öncesinin programları ile çalıştırırsanız bilgisayarın kapasitesini tam anlamıyla kullanamazsınız. Yine 10 yıl öncesinin bilgisayarına güncel bir program yüklerseniz programdan tam verim alamazsınız. Doğru donanım doğru yazılım ile buluşursa ortaya maksimum verim çıkar. Yazılımsal problemler donanımı etkileyebilir. Örneğin programdaki bir hata bilgisayarın etkin çalışmasını engeller. Aynı şekilde dünyanın en iyi yazı programını alın ama klavyenizde sorun olsun, bir işe yaramaz.
İnsanların beden yani donanım kapasitesini belirleyen şey DNA’sındaki kodlarıdır ve şu an için değiştirilmesi neredeyse olanaksızdır. Ancak doğduğu andan itibaren bu donanımı işleten yazılım kendini geliştirdiği için bu doğru yönetilirse her birey kendi kapasitesinin maksimumuna çıkabilir. Bu kesinlikle araştırmaya değer bir konu diye düşünüyorum.
Bu bağlamda kişilik özelliklerimizi ve hatta sorunlarımızı bu yazılım belirler. Yazılım kişinin hayatı boyunca yaşadıklarından etkileneceği için doğru yönetilmeyen bir yazılım gelişimi ileride bir çok probleme yol açabilir. Doğduğumuz andan itibaren, bekli de daha anne karnında iken bile bu yazılım işlemeye, kendini geliştirmeye başlar. Beyin denen donanım üzerinde kendine has kodlama dili ile şekillenir. Kod bir yerde hatalı girilirse sonraki kod satırları da bu hatanın üzerine inşa edilir. Bana göre psikanaliz bu kodu kavramadaki kilit yoldur. Her ne kadar psikanalizin henüz emekleme aşamasında olduğunu düşünsem de İBİS’in aydınlatılmasında psikanalizin çok önemli rolü olduğunu düşünüyorum.
En basitinden psikanalistler aldıkları eğitim sayesinde kişilerin yazılımlarındaki hatayı görmesini sağlayabilirler. Benim düşüncem İBİS hatalı kodu fark ettiğinde bunu düzeltme kapasitesine sahip. Sadece İBİS’e bu kodun tanıtılması gerekiyor. Bu da psikanalistlerin işi. Çok nadiren insanlar hatalı kodu fark edip düzeltebiliyorlar. Ancak bunu da tam bu bilinçle yapmıyorlar.
Beyin ve merkezi sinir sistemindeki yazılımın donanımla ile etkileşimini hormonlar, nörotransmitırlar gibi moleküller aracılığı ile gerçekleşen kimyasal-elektriksel olaylar düzenliyor. Aynı şekilde donanım da yazılımla bunlar aracılığı ile haberleşiyor.
İBİS’in iki komponenti var. Birincisi otonomik çalışan sistem. Donanımdaki ihtiyaç ve sorunlara göre yerel veya sistemik etkilerle donanımın yani bedenin düzgün bir şekilde çalışmasını ve beynin ihtiyaçlarının giderilmesini sağlıyor. İkinci sistem ise “irade” olarak ta tanımlayabileceğimiz ve yazılımımıza bizim müdahale edebileceğimiz “istemli” sistem. Bunlar sıkı etkileşim halinde ve yazılımda oluşan duygulanım değişikliklerine göre gözle görülür, ölçülebilir sonuçlar yaratıyor. Öfkelenince kalp hızının artması, dikkatimizin yoğunlaşması veya üzülünce otokontrolümüzün zayıflaması gibi.
Duygu ve düşüncelerin yazılım olduğuna inandığım için de donanımın organik veya organik olmayan maddelerden olmasına bakılmaksızın her türlü oluşabileceğini yani doğru bir yazılımla makinelerin de bir gün sevebileceğine, kızabileceğine, hayal kırıklığı yaşayabileceğine veya umutsuzluğa kapılabileceğine inanıyorum.
Sonuç olarak ben duygu, düşünce ve kişiliğimizin bir yazılım olduğunu düşünüyorum. Bu temelde insanı ele almanın insanların gelişimi ve sorunların giderilmesi açısından ilaç vermekten veya girişimsel müdahalelerden çok etkili sonuçlar doğuracağı kanaatindeyim. Bu konuda mutlaka laboratuvar ve klinik çalışmalarına ihtiyaç var. Ancak uzun yıllardır öğrendiğim ve hasta ile insanlar üzerindeki gözlemlerim sonucunda vardığım çıkarım budur. Ben kişilik, karakter veya mizaç olarak tanımlanan insani vasıfların bir yazılım olduğunu düşünüyor, bunu da İBİS olarak adlandırıyorum.